18 Temmuz 2015 Cumartesi

Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik - Tatlı Hayat Huzur ve Bakım evi

Bayramın 2. günüydü bugün, ne mutlu bize ki çok anlamlı, çok duygusal bir gün geçirdik Tatlı Hayat huzur ve bakım evinde. Biz hürmet ettik, ellerini öptük, yalnızlıklarını paylaştık, onlar anlattı biz dinledik. Yetemiyorsun, hepsine yetmek istiyorsun ama yetemiyorsun, aynı anda hepsinin yanında olmak hikayelerini dinlemek istiyorsun. Bir şey istesinler de yapayım diyorsun içinden, ufacık bir şey ya, yalvardım adeta ne istersiniz, gönlünüzden ne geçiyor, en çok ne sizi mutlu ederdi diye defalarca sorduğum halde, aldığım cevap hep "Siz gelin yeter" oldu. Gözler bir dolar bir boşalır, ne diyebilirsin ki bundan sonra, ancak yutkunur, derin bir nefes alırsın karşısında ağlamamak için. Bayramlarda hiç hissettiniz mi garip bir sessizliğin çullandığını, kalabalığın kümeleşip, yalnızın daha da yalnız kaldığını. Dünyevi işlere bu kadar düşmeseydik farketmiş olurduk belki de. Maneviyat bir hiç olmuş, büyüttüğün evladın artık kendi geçim derdine düşmüş. Geri kalan zamanlarını ise kendine mükafatta, ya ailece tatilde, ya da arkadaşlarla muhabbette. 4 duvar arasında geçirdiğin onca zaman, ve o geçen zamanda da ölümün geleceği günü beklemek ne kadar acı. "Ben bugün öleceğim" dedi içlerinden biri. "Sen geldin erkenden beni ziyaret ettin, ben bugün ölürüm artık" dedi. Dilin düğümleniyor, hayatın gerçeği evet öleceğiz ama sen mi bugün ben mi, kimse bunu bilmiyor.

 5 kızı var boncuk gözlümün, ismini sormadim, boncuk gözlüm dedim ona hep çünkü :)) Kızlarımın üstüne titredim hep diyor, hepsini okuttum, hepsi yüksek tahsilli, çalışıyorlar. Evlendiler, hiç bekar kızım yok benim diyor gururla, ama 2. gün oldu gelmediler. Bunu söylerken kapıya bakıyor. Alzheimer hastası boncuk gözlüm, eşini geçen sene kaybetmiş , o da gitti diyor. Bir başıma kaldım. :((




Reyhan teyzem Sakaryalı, 72 yaşında gözleri görmüyor ama hafızası yerinde. Çok titiz, o durumda bile eşyalarına kimseyi dokundurtmaz, her işini kendisi yaparmış. Nasıl tatlı dilli anlatamam. Tane tane konuşuyor, türkçeyi de çok güzel kullaniyor. Benim 20 tane oğlum, 15 tane de kızım var diyor, siz de bu sayıya dahil oldunuz. Defalarca sarıldı, öptü. O anlattı biz dinledik eşimle. Dualar etti bolca.






Kaymakam amcamız, tanışma esnasında mesleğini utana sıkıla söylüyor, alçak gönüllü çok. Ben çok güzel bir ömür geçirdim diyor, iyi bir insan olmaya çalıştım, kötü olmak kolaydır, iyi olun çocuklar, birbirinizi sevin, koruyun, kenetlenin diyor. Hayat kötü olmak için, üzülmek için, pişman olmak için çok kısa geri dönülmüyor, kaliteli yaşayın, ana- babalarınızın kıymetini bilin diyor. Sana saygım da hürmetim de sonsuzdur, nasihatleriniz kulağımıza küpe, ricalarınız  ise başımızın tacıdır.



Meryem teyzem, şarkı sözü yazıyor, bestelerim vardı ama yırttı kardeşim diyor. Israrlarımla yeniden yazacak ve ikinci ziyaretimde büyük bir zevkle onları okuyor olacağım. :) He bir de güneş gözlüğü  istedi, tüm çabalarımla öğrendim bunu da. Taşlı, parlak, büyük, şatafatlı bir güneş gözlüğü olsun dedi :) Resimde en soldaki.


Nimet teyzem, çok candan, hep elimi tuttu sıkıca hiç bırakmadan. Dualar etti birbiri ardına. Ben seni çok sevdim, hep gelin diyor. Kocasının adı Cafermiş. Cafer amcan bırakmıyor ki ben de geleyim çocuğun olduğunda göreyim, kahveden de çıkmıyor diyor. ( Halbuki kocası sizlere ömür) Anılarıyla yaşıyor Nimet teyzem, can paresi.


Perihan teyzem biyoloji öğretmeni. Deniz Baykal ve Adnan Kahveci'yi ben okuttum diyor. Benim öğrencilerimdi gurur duyuyorum onlarla. Kim bilir Perihan teyzemin de ne hikayeleri vardır kalplere sığmayan, hangi nedenler getirmiştir onu da buraya.:(


Nice hikayeler, dinleyicileriyle buluşmak istiyor. Tüm yaşanmışlıklardan bir ders çıkarmak ve bunları birinci ağızdan dinlemek en anlamlı öğreti olur herhalde  hayatta. 85 kişilik bakım evinde 50 kişinin akli dengesi yerinde ise ve bu 50 kişinin yaş ortalaması 70 desek, toplamda 3500 yıllık tecrübe var demektir. Ve o anılarla, yakın geçmiş bilinciyle hergün yastığa başlarını yalnız koyup, yalnız uyanmak var. Geride kalan ise kocaman bir yokluk, gariplik.

Annem beni ve ağabeyimi pamuklara sardı büyütürken, babam gözünden sakındı, çünkü biz bakıma muhtaçtık. Peki onlar yaşlanırken bakıma muhtaçken adil mi kolaya kaçıp bırakıp gitmek. Bu mu layık olan. Uykusunu feda etmiş, uyutmuş, aç kalmış yedirmiş, açıkta kalmış giydirmiş, yeri gelmiş endişelenmiş. Derdine derman olmuş, hastalığına şifa bulmuş. Güneş açmadan yollara düşmüş, çalışmış, didinmiş anne - babalarımızı kolay mı ölümün yalnızlığıyla baş başa bırakmak.

Gidin görün, garipliği, yalnızlığı koklayın orada. Yarının ne getireceği hiç belli olmaz bugün onlar, yarın belki de biz alabiliriz yerimizi o sandalyelerde. Hayırlı evlat olalım ki, hayırlı evlatlarımız olsun, beklediklerimiz değil bekleyenlerimiz olsun. Oradaki yalnız yaşlılarımıza nefes olalım, umut olalım. Yolumuz bolca düşsün, düşsün ki empati yeteneğimiz gelişsin.

Yarınki yolculuğumuz Çocuk Esirgeme kurumuna, biz bir mutluluk da oraya götüreceğiz. En güzel bayram bu bayram. Herkese iyi bayramlar :)

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Kadriye'den hos bir tespit

          Konuk yazar fikri bizkimizkadiniz blogunun yazari Kadriye. Bana gore cok anlamli , cok hos bir fikir. Birbirine cay icmeye giden, iki cift lafin belini kirmadan donenler gibi olduk :)Lucky baslikli yazim da bu sayede gorucuye cikti. Mesajlarimiz, isyanlarimiz, hatiri kalmasin , icimde kalmasi dediklerimiz ve diyemediklerimiz icin ben de sevgili Kadriyeyi konuk ettim. Buyrun bakalim.
Merhaba, 
"Hiç kimse mutlu bir insandan hoşlanmaz; Çünkü mutlu bir insan diğerlerinin egosunu incitir"  Bu söze siz de hak veriyor musunuz? Hiç kimse demezdim ben de çoğunluk, genel daha doğru bence. Egosuna söz geçirebilen insanlar da var:) 
Mesela bir tatile gittiniz, çok berbattı. Döndüğünüzde bunu anlatıyorsunuz. İnsanların çoğu ilgiyle ve mutlulukla sizi dinlerler. Sefil olmanıza içten içe sevinerek sizi teselli etmeye çalışırlar. Ama eğer tatiliniz harika geçtiyse sohbet çok uzamaz. Ne kadar eğlendiğinizi , mutlu olduğunuzu kimse dinlemek istemez. Öyle değil mi? Bir düşünün.
Mesela toplum olarak güzele güzel dememeye çalışmak gibi bir eğilimimiz var. Yani eleştirmek dendiğinde herkes uzman ama bir şeyi çok beğense bile söylemiyor. Bazen düşünüyorum "çok güzel olmuş" ya da "çok güzel kadın" ve ya "harika görünüyorsun" desek neremiz eksilir. Eksilmez artar. Neyi beslersen o artar. 
Yıllar önce televizyonda bir tiyatro oyunu izlemiştim. Bir kasabaya gelen yabancı bir kadın ve kasabanın yerli halkı arasında ki ilişkiyi anlatıyordu. Önce kadını kabul etmek istemiyorlar. Kiralık ev arıyor vermek istemiyorlar. Yaşlı ve şişman ev sahibine "çok güzelsiniz" diyor. Sihirli kelime! Kadın yumuşuyor ve sohbet ilerledikçe hem de istediği fiyattan daha az bir paraya evini kiralıyor. Kadın komşularıyla da aynı diyalogu yaşıyor. Önce kadını kabullenmek istemiyorlar ama kadın, erkek ve ya kadın fark etmeden herkese "çok güzelsin" diyor. Ve inanılmaz bir değişim yaşanıyor herkeste. Kasabadaki tüm insanlar birbirleriyle daha iyi ilişkiler yaşamaya başlıyorlar, kadın zaten çok kısa bir süre de ev buluyor, iş buluyor hatta eş buluyor:) 
Tabi her insanın "çok güzelsin" sözü karşısında ki yumuşama süresi aynı değil ama, en en zor, en katı görünen insanlar bile bu söz karşısında kayıtsız kalamıyorlar.  
Çok mu zor? Bir deneyelim ne kaybederiz:)
Bu yazımı okuyan kişi, biliyor musun "çok güzelsin".

10 Haziran 2015 Çarşamba

Dubai Günlükleri vol 2

Dubai'de gündüz sıcağı haricinde akşama doğru hava sıcaklığının düşmesiyle birlikte nem daha da çok bunaltıcı olmaya başlıyor.Medinat Jumeirah ziyaretimden çok keyif aldım diyebilirim.Dış görünümü kaleyi, içi kapalıçarşıyı andıran bu yerin çok mistik, egzotik ve bir okadar da romantik bir havası vardı. Bizim kültürümüze çok yakın olan bu yerde , Medinat Jumeirah' ı gezerken pek te yabancılık çekmiyorsun.Mesela kiosklarda (stand) tarihi motiflerle , geleneksel işlemeli şekerlikler, takı kutuları, yine boncuklarla benzenmiş tavlalar, gümüşlükler, gümüş takılar, abartılı yaldızlı ayakkabı çantaları bolca görebiliyorsunuz. Kokulu sabun düşkünlüğü de var, bioenerji yayan değerli taşlar.Deve figürlü oyuncaklar , peloşlar. Dansöz kıyafetlerini andıran şaşalı kaftanları da görülmeye değer. 
Medinat jumeirah' ın etrafındaki restoranlar gayet pahalı, mix grill veya steak fiyatları 200 uad nin üstünde. Çorbalar min 50-60 uad den başlıyor. Dışarda doldurma gölet etrafında,Burj Al Arab manzarasinda oturmak daha da keyifli, ancak hangi ayda olduğunuza bağlı olarak değişir. Biz akşam yemeğimizi Dubai Marina'da yedik, bir Lübnan restorantında.Reem al Bawadi. Yemekler bizimkilerin copy paste i :-) . Bolca kebap seçeneği var. Ben mushroom girll steak aldım. French fries , grill vegetable ve steak üzeri beşamel tarzı sosla birlikte geliyor. Eşim Reem al Bawadi mix grill tercih etti. Karışık ızgara, bunun yanında lahmacuna benzer birşey vardı, pizza dilimi halinde ama %50 küçültülmüşü olarak, ismini bilemiyorum, içi ince dilim etli.Buraya gelip de humus yenmezse olmaz. Bir başka güzel oluyor. Etli ve çam fıstıklı seçeneği vardı. Biz çam fıstıklıyı denedik. Yemek bitimi Turkish coffee deneyelim dedik. Sertliğini gidermek amacıyla katılmış bir aroma vardı, bana minti andırdı,kakuli tohumu da olabilir. Cezveden fincana yanınızda döküyorlar, kalanı da eklemek isteyebilirsiniz diye masanıza bırakıyorlar. Bu arada waiter Mısırlıydı, pek bir esprili, ne zaman gelirler sorumuza 2 weeks olarak cevap verdi. Hayranı olduğum Aamir Khan'a benzerliği olmasaydı itici gelebilirdi :-)
Yemekten sonra Marina'da turlamak gerek , yakan sıcağa, neme rağmen, deniz suyu ile doldurulmuş , lüks yatlarla dolu bu yürüyüş parkında iskambil kağıdı gibi kubbelenmiş rezidansların üstünüze geldiğini düşünebilirsiniz. Poster ya da tablo gibi çok çok güzel gerçekten. Zar zor yürüyebilen ben, yanımdan bu sıcakta koşu yapan , hızlı tempolu yürüyen spor aşığı insanları görünce şaban gibi bakıyorum. Aynı şeyin benim başıma geleceğini düşünmemiştim :-)
Otele döndüğümüzde hayalini kurduğumuz , gelince ilk iş, alıp akşamları otelde boğacağımız meyveler geldi aklımıza. Bir kaç yakın market önerisi almıştık. Hadi bi koşu gidip bakalım dedik, en yakınında yok, yeniden bir tavsiye aldık bir koşu da oraya , hadi yakınında bir tane daha varmış, ümitle aşkla gittik yok:-( passion  ve longan fruiti tüm çabalarımıza rağmen bulamadık. Sonuç; 2 şişe su ve sıkılıp tekrar geri giyinmiş misali atlet ve t-shirtler. Bu sıcakta yürünür mü hiç şaşkın!!!! Diyen de bendim :-((
Her 10 cümlemden 9 u , bu sıcakta diye başlıyor evet, ama gözünüzü korkutmak istemem, bizim iş dolayısıyla aniden gelmiş olmamız , bu sıcağa maruz kalmamiza sebep oldu. 4 ay kadar yani yaz dönemi buraya gelmek gerçekten içler acısı, bu yüzden tercihinizi geri kalan 8 ay adına yaparsanız çok daha keyifli zaman geçirebilirsiniz. Beach keyfi dahil.
Sevgiler... :-) 

Dubai Günlükleri vol 1

7 Haziran pazar günü sabah 2:32 de inişimizi yaptık, çok yorucu, bunaltıcı bir uçuştan sonra. Geleneksel bitip bitmeyen çocuk ağlaması eşliğinde , seçim sonuçları beynimin bir köşesinde , Dubai'den memnun kalıp kalmayacağımın sorularıyla, üstüne bir de uykusuzluğun verdiği sarhoşlukla, hava alanına iner inmez yapılan göz taramasında gözlerimin chinese ler gibi küçülüp kaybolduğuna şahit oldum.
Evet ilk iş retina taraması. Sen sabırsızlıkla dışarıdaki sıcaklığın termometredeki değerini merak ederken, serinde bu mis gibi alanda değil retina tüm sağlık taramalarına feda edebilirsin kendini. Valizdi gümrüktü derken tenine çullanan müthiş nemi, ciğerine çektiğin ultrasıcak havayı karşılıyorsun hava alanı dışındaki ilk Dubai topraklarında. Taxi kuyruğu , Allahın emri bekliyorsun,min 5-10dk . Daha konforlu , geniş limo tipi araçları tercih edicem , ben bekleyemem dersen extra 15 dirhem daha bayıyorsun. Hava alanından start vermek üzere nereye gidersen git 25 dirhemden açılıyor taximetre, yani türk parası ile 18,25 tl. gideceğimiz yer Internet City Yassat Gloria Hotel Apartment. 30 km kadar sürüş mesafesi toplam tutar 95 uad yani 69,36 tl hoop ilk gelişte güm :-) Ama korkulacak birşey yok, şehir içi ve diğer mesafelerde gideceğin yere de bağlı olmak üzere gayet ekonomik.Metro kullanmak en mantıklısı , e tabi metronun kaldığınız yere de çok yakın olması şart. Metro için Nol kart ( regular) alıyorsun 25 dirhem içinde 19 dirhem bakiyen oluyor, yani kart ücreti 6 dirheme geliyor. Geçtiğin zone sayısına göre kartından bakiye düşüyor.
Hadi şimdi uyku vakti, bana müsade :-) 

6 Haziran 2015 Cumartesi

Lucky


Lucky bize geldiğinde 40 günlüktü, titriyordu, korkuyordu ve gece boyunca ağladı. Nerdeyim, burası neresi, annem babam nerede, o böyle masum dururken biz bu sorulari onun adına soruyorduk kendimize. Çiftlikten aldığımızda 45-50 günlük demişlerdi o da ortalama olarak( yarım ağızla, net konuşamıyorlar nedense) ama malesef veterinere götürdüğümüzde 40 günden bile az olabileceği ihtimali vardı. Bakımsız , pis ,ağır kokan ,derme çatma , içinde 500 e yakın hayvan barındırıran bir çiftlikti burası. Ve Lucky'i oradan kurtardığımız için şanslıydı. Adının Lucky olmasıyla , isminin hakkını  vermiş olduğunu, aldığımızın 2. Haftası kanlı ishali  yenmesiyle bize bir kez daha kanıtlamış oldu.Malesef kanlı ishal , corona virüsü mevcuttu, parvaya dönüştürmesi durumunda 2-3 gün içinde Luckyi kaybedebilirdik. 3 gün üst üste serum takıldı, antibiyotikler yutturuldu . Bu küçücük haliyle , bağışıklık sistemi tam olarak anneyi emmediği için çökmüştü, çiftlikte 2 hafta daha kalmış olsaydı ölecekti. Neyseki tam 5. Günde Lucky hayata tutundu ve şimdi evimizin neşesi, can dostumuz, sevincimiz oldu. Yakın zamanda televizyonda Evrim Akın'ın bir gazeteci bayanin evine konuk olduğu bölümü izlemiştim. Bayanın 7 yaşında bir köpeği ölmüştü  "7 sene boyunca beni 7 saniye bile üzmedi" dedi. Ne kadar doğru , hiç kimseye zararı olmadan yaşayan,senin varlığınla sevinen, gidişinle üzülen, kokunu alınca çıldıran , sadece ve sadece tüm beklentisinin sevilmek, okşanmak, oynamak olduğu,sen üzüldüğünde hisseden, sinirlendiğinde kulakları düşen , hata yaptığında mahcup bakan onlar değil mi. Mamasını gördüğünde , suyunu içerken salladığı kuyruğuyla sana şükranlarını sunan bu çaresiz, muhtaç küçük dostlarımıza nasıl bağlanmayalım biz. 
Birkaç hafta sonra  benim yaramaz kızım rahat durmaz, kucağımdan atlar ve sol bacağında yumuşak doku zedelenmesi olur. 1 hafta sargıda kalır, bunun için ağrı kesici iğneler yapılır ve bunu da atlatır özellikle glikosamin tablet(kemikleri güçlendirici etkisi var, özellikle Papillion gibi küçük ırkların kemik yapısı ince ve narin olduğu için muhakkak almanızı tavsiye ederim) takviyesiyle. Bununla da yetinmez , ağır bir koku alıyorum( 7 gün ayakkabıdan çıkmamış bir çorap kokusunun ta kendisi)  , kulağına bakmak hiç aklıma gelmiyor ( daha çok yeniydim evcil hayvan yetiştirme konusunda ) ki vet. orta kulak iltihaplanması olduğunu söyledi. Kulak kepçesine akmış  yavrumun iltihabi, pul pul , pembe renk koyu kahveye dönmüş ve bunu da atlatıyoruz antibiyotik iğne ve merhemlerle. 
Lucky ilk büyük hastalığını atlatarak isminin hakkını vermişti demiştim ya, bu kadar sorunlarin gelip onu bulması , ve bu kaza ve hastalıklar yüzünden olması gereken aşıların 4. aya sarkmasıyla ismini neredeyse unlucky olarak değiştirmek üzereydim, arkadaşlarımın ve veterinerinin şanssız bedevi diye çağırması da cabası. :-) 
Lucky şimdi çok sağlıklı ve bu arada fanatik Gs li:-) 
Şu anda da babasının parmaklarını kapıp ısırmakla meşgul :-) 




Hoşgeldin cümleler...

Yaşamsal dertleri bir tarafa bırakıp, hayatın getirdikleriyle mutlu olmayı, düşleyip de elde edemediğimiz ama düşlemekten de vazgeçmeyeceğimiz anları yazmayı, yazdıkça tadına varmayı, okumayı ibadetten sayıp hatta kendi yazdıklarımızı okumayı , kısacası güzel olan ve zat-ı alimizin güzelleştirdiği herşeyin kıymetini bilmeli insan.
Pozitif olmalı, güne pozitif başlamalı, şükretmeli sevdiklerinin varlığı için, nefes alabildiği için , sevebildiği ve sevildiği için.  
Kendini sevebilmeli insan kendini, barışmalı bedeniyle, sözleriyle , huylarıyla, geçmişiyle,ancak öyle sevgiyle bakabilir karşısındakine. Bu benim yaşam felsefem , çok degil sadece 5 ay oldu , hayatimda bir çok seyi degistirip pozitif olali.Simdi re-list zamani deyip, pozitif -negatif insanları ayıklayalı . Ve artik tanidik tanimadik duysun isterim boyle hayat daha kaliteli , huzur burnunuzun dibinde.
Bu benim ilk yazım, göz bebeğim, nurum çiçeem böceeem her ne bişiyse :-) amacım  gülerken ağlatmak, ağlatırken güldürmek  (Aamir Khan filmleri gibi. ), deneyimlerimi aktarmak, samimiyetimi anlatmak, gezilerimi , önerilerimi, tavsiyelerimi paylasmak.  
O halde sevgiler okuyana da okumayana da..